Karadenizin hırçın dağlarının göğe uzanan tepesinde bir köy vardı. Bu köyde insanlar genciyle yaşlısıyla mutlu, huzurlu yaşarlardı. Bu köyde Aylin ve Cemal adında doğdukları günden beri birbirlerinden hiç ayrılmayan iki arkadaş vardı. Aylin ve Cemal birlikte aynı sınıfta okuyorlardı. Her gün birlikte okula gider, birlikte okuldan eve dönerlerdi. Oyunlarını birlikte oynarlardı.
Aylin; zayıf, sarı saçlı, elma yanaklı, uysal bir kız çocuğuydu. Cemal ise Aylin’den daha uzun, kumral, yuvarlak yüzlü bir oğlandı. Cemal eğlenmeyi, muzip şakalar yapmayı, macerayı ve özellikle de ninesinden tehlikeli masallar dinlemeyi çok severdi.
Günlerin birbirini kovaladığı zamanlarda köyde hoş olmayan olaylar cereyan etmeye başlamıştı. Köylülerden biri ormana ağaç kesmeye gitmiş ve bir daha dönmemişti. Ardından Ali Ağa’nın ahırı sebepsiz yere bir gece yandı ,kül oldu. Bu olayın şoku geçmeden köyün ileri gelenlerinden Maviş teyze ortalardan kayboldu. Zavallı ailesi günlerce onu aradı ama Maviş teyzeden ne bir iz ne bir haber… Olanlar köylüyü çok korkutmuştu. Kimse birbirine bir şey diyemiyordu. Olanlar bilinmezlik etrafında dönüp duruyordu. Olaylar dönüp dursun çocuklar hayatlarına devam ediyordu.
Aylin, Cemal ile yine bir gün okuldan dönerken Aylin dayanamayıp Cemal’e :
- Cemal, bu köyde bir şeyler değişti gibi. Eskiden her şey daha normaldi ama şimdi bir gariplik var. Yaşlılar kayboluyor, sebepsiz yangınlar oluyor, insanlar ortada hiçbir iz bırakmadan…"
Cemal: "Ya… Ne diyeceğimi bilemiyorum, Aylin. Bence o işin içinde Çazi var." (Cemal, tedirgin bir şekilde bakarak başını sağa sola çevirir.)
Aylin: "Çazi mi? O eski efsane değil mi? Hani o korkunç ruh, köyün insanlarını kaçıran, geceleri fısıldayan… O sadece bir masaldı, Cemal."
Cemal: "Ama son zamanlarda köydeki yaşlılar kayboluyor ya... Kimse ne olduğunu bilmiyor. Bence bir şeyler var, gerçekten var. Bizim köyün yakınlarında bir orman var ya, hani terkedilmiş taş evlerin olduğu… İşte orada görülen şeyler var. Kimse bir şey söyleyemiyor ama… bence Çazi geri döndü."
Aylin bir an duraksadı. Cemal'in ciddi ifadeyle bu kadar kaygılı konuşması, ona bir gariplik hissettirdi. Genelde şaka yapmayı seven Cemal’in şimdi gözleri endişeyle parlıyordu. Kendisini rahatlatmaya çalıştı ama zihninde şüpheler belirmeye başladı.
Aylin: "Ama Cemal, bir dakika. Çazi gerçek olamaz ki. Yani, o sadece bir masaldı. Hani gece insanların ruhlarını çalan o ruh… O kadar da ciddi olamaz, değil mi?"
Cemal: "İşte tam da bu yüzden dikkat etmelisin, Aylin. Çünkü Çazi en çok inanmayanları sever. Çazi seni görürse senin ruhunu çalar. Ve işin garibi seni öldürmez, seni ormanın derinliklerine çeker. Orada kaybolursun… Hiç kimse seni bulamaz yalnızca bir kaybolan olarak hatırlanırsın."
Aylin, Cemal’in bu cümlelerini bir an ciddiye almayı düşündü. O kadar gerçekçi anlatıyordu ki… Hava birden sertleşti, rüzgarın sesi duyulmaya başladı. Aylin, boynunda bir ürperti hissetti. Ama yine de gülümsedi.
Aylin: "Gel, Cemal. Korkma. Bize hiçbir şey olmaz. Belki köydeki yaşlıların kayboluşunun başka sebepleri vardır. Belki de ormanlık alanda kaybolmuşlardır, kimse fark etmeden. Hadi, eve gidelim.”
Fakat Cemal, kararlı bir şekilde ona bakarak cevap verdi.
Cemal: "Aylin, ben sana diyorum, Çazi gece sessizce gelir. İnsanlar ormanda kaybolduklarında fark etmezler ama aslında o, onlara göz kırpar. Ormanın içinden bir ses duyarsın… Sadece ses gelir ama çok uzak bir kadının sesi gibidir."
Aylin çok gerildiğini fark etti ve derin bir nefes alarak Cemal’in söylediklerine kulak vermemeye çalıştı. Ancak Cemal’in gözlerindeki korku bir an onu da etkiledi.
Ertesi gün okulda aynı sohbet yeniden gündeme geldi. Öğretmen, sınıfın dikkatini toplamak için sınıfı uyarınca öğrenciler arasında bir sessizlik oluştu. Ancak birisi, dayanamayıp sınıfta fısıldamaya başladı:
Murat : "Biliyor musunuz? Dün gece ormanın derinliklerinden bir çığlık duyulmuş. Yaşlılardan biri ‘Çazi’yi gördüm demiş."
Aylin : "Ne? Murat, bunu nereden duydun?"
Murat: "Biri söylemişti, köyün dışındaki taş evde bir kadın varmış, o kadının gözleri körmüş. Her gece derenin kenarına gidip ufak bir kayanın üzerine oturup sanki görüyormuşcasına bir noktaya bakıp duruyormuş.Kadının kötü bir şeyler olacağına inandığını söylüyorlarmış ve köylüleri dikkatli olmaları konusunda uyarıyormuş.”
Cemal, Aylin’e yaklaşarak ona tekrar fısıldadı.
Cemal: "İşte sana söylüyorum. Eğer Çazi seni çağırırsa, geri dönmelisin. O an, bir daha çıkamazsın oradan."
Öğretmen tekrardan sınıfı uyarınca bütün öğrenciler sessizleşti ama Aylin’in kafasında soru işaretleri dolaşmaya başladı Korku, karabasan gibi minik yüreğini kaplamıştı. O gün Aylin ne derslerinden bir şey anladı ne de günden. Dersler bitince Aylin ve Cemal dışarı çıktılar eve doğru gitmek için. Bi an için Cemal kitabını sırasında unuttuğunu hatırlayan Cemal kitabı almak için geri döndü. Aylin’e de “Sen ilerle ben ardından geliyorum,.” dedi. Aylin de “Tamam” diyerek yola koyuldu. Patika yoldan giderken birden geri dönüp ormana bakmaya cesaret etti. Rüzgar yavaşça esiyor, ağaçların arasından bir fısıldama geliyordu. Bir şey sanki ona sesleniyordu.
Aylin : "Hayır, bu sadece rüzgar olmalı… sadece rüzgar…"
Ama o an, bir kadın sesi, net bir şekilde kulağına çarptı.
Kadın Sesi : "Aylin…"
Aylin bir an için donakaldı. Rüzgar durmuştu, her şey sessizdi. Yavaşça ama bir adım bile atmadan ormanın derinliklerine doğru bakarken ses yeniden duyuldu:
Kadın Sesi : "Aylin… Ben buradayım…"
Kalbi hızla çarpmaya başladı.Farkında olmadan ormana doğru küçük küçük adımlar atmaya başladı.
Aylin, ormanın kenarına kadar gelmişti. Her şey o kadar sessizdi ki, bir kuşun kanat çırpışı bile duyulabiliyordu. Ama o garip kadın sesi bir türlü susmuyordu , kulaklarında bozuk bir plak gibi tekrar ediyordu. Yavaşça etrafına bakındı. Her şey normal görünüyordu fakat bir şey vardı, bir şey eksikti. Yüreğinin taa içine işlemiş olan korku, her geçen saniyeyle daha da derinleşiyordu.
Aylin :"Bu sadece bir rüzgar, sadece bir rüzgar... Bir oyun olmalı. Cemal çok abartıyor."
Fakat bir başka ses, bu sefer daha yakın ve daha net bir şekilde duyuldu:
Kadın Sesi : Aylin... Gel... Bana gelmelisin… Bana yardım etmelisin…
Aylin, kalbinin hızla çarptığını hissediyordu. Birkaç adım geri atmaya karar verdi ama vücudu sanki hareket etmeyi reddediyordu. Her şey yerinden oynamış gibi hissettiriyordu. Birden havanın soğuduğunu hissetti. Oysaki hava günlük güneşlik, sıcaktı. Ne olmuştu havaya böyle? Hava o kadar çok soğumuştu ki soğukluğu tüm uzuvlarında hissediyordu. Tüm dünyadan izole olmuş gibiydi. Sadece o ses ve kendisi vardı.
Aylin’in başı dönmeye başladı, gözleri bulanıklaştı. Sesin kaynağına doğru çekiliyordu sanki. Ayakları yerden kalkıyor gibi hissediyordu.
Aylin : "Hayır... Hayır! Geri dönmeliyim! Cemal’in söylediklerini unutmamalıyım. Cemal yardım et! Cemal nerdesin ?
Aylin bu düşüncelerle cebelleşirken uzaklardan bir çığlık sesi geldi.
Birden, bir çift göz belirdi önünde. O kadar siyah, o kadar boştu ki... Hiçbir şey yoktu, sadece boşluk. Aylin geri adım attı, ama gözler ona yaklaşıyor, her şey sarmalanıyordu.
Bir kadın figürü belirdi. Yavaşça ama her adımında daha da yakınlaştı.
Kadın : "Sana gelmiştim, Aylin. Seni bekliyordum. Çazi her zaman senin gibi inanmayanları bekler. Senin ruhunu almaya geldim."
Aylin, korkudan donakalmıştı. Artık hiçbir şey hissetmiyordu. Kadın, sanki gölgesini Aylin’in üzerine düşürüyordu. Adeta varlığını Aylin’in içine işliyordu.
Aylin : "Ben… Ben…. Gelme! Git buradan. Bunu yapma!"
Kadın, gülümsedi. Ama gülümsemesi sevincin ifadesinden çok, bir tür rahatlamadan başka bir şey değildi. O kadar korkutucuydu ki Aylin’in içindeki tüm cesaret yok olmuştu.
Kadın: "Artık senin ruhun bana ait. Seninle son bir yolculuğa çıkacağım, Aylin. Çazi her zaman bekler. Beni çağıranlar, sonunda gelir."
Aylin, son bir kez gözlerini sımsıkı kapatıp geri dönmeye çalıştı. Ama bir şey onu zorla yerinden kaldırıyordu. Toprağa batıyor gibi hissediyordu. Sanki bir kara delik içine doğru çekiliyordu. Bir adım attı, sonra bir başka adım, fakat hiçbiri onu ormandan çıkaramıyordu.
Aylin : "Cemal… Cemal lütfen! Neredesin? Yardım et!"
İçinde bir çağrı vardı, bir yardım çığlığı. Ama etrafındaki sessizlik her şeyi emmişti. Sonra, birdenbire…
Bir Ses : "Aylin! Geri dön! Çazi’yi görme!"
Aylin, çığlığı duyar duymaz kafasını çevirdi. O ses, tanıdıktı. Gözleri bir an parladı, Cemal’in sesi! Cemal, ormanın kenarında, bir ağaçlık alanda ona doğru koşuyordu. Gözleri endişeyle dolmuştu.
Cemal : "Aylin, buradan hemen çık! Çazi seni alacak! Geri dön!"
Aylin, çaresizce Cemal’e doğru koşmaya çalıştı ama her adımda sanki bir şey ona engel oluyordu. Bir güç, bir varlık, karanlık bir şey onu çekiyordu.
Aylin: "Cemal, bana yardım et!"
Cemal, korku içinde koşarak Aylin’e yetişti. Fakat o an, ormanın derinliklerinden çıkan bir çığlık, her şeyi daha korkunç hale getirdi. Cemal, Aylin’i tutmaya çalıştı, ama bir şey onları ayırıyordu.
Cemal : "Aylin! Bırakma kendini! Geri dön!"
Aylin, nihayet Cemal’in elini tuttu. Ama o anda karanlık figür bir adım daha yaklaşıp gözlerini onlara doğru dikti. O gözler boşlukta bir şeyler arıyordu.
Cemal ve Aylin, son bir hamleyle ormanın sınırlarına doğru koştular. Çazi, ardlarında karanlık bir gölge gibi kaldı, ama sesi her an bir çığlık olarak kulaklarında yankılandı.
Aylin : "Cemal... Gerçek miydi? Gerçekten Çazi miydi?"
Cemal: "Evet, Aylin. Gerçekti. Çazi seni çağırmıştı. Ama biz buradayız. Ben senin yanındayım. Geri dönmeliyiz. Bu ormanın karanlık tarafına bir daha asla adım atma. O zaman her şey biter."
Aylin, gözlerini kapatarak birkaç saniye dinlendi. Ardından, ormanın derinliklerinden yükselen o korkutucu çığlıklar bir kez daha kulaklarında çınladı. Ancak şimdi onu koruyan bir güç vardı: Cemal.
Ve o gece Çazi bir kez daha geri çekildi. Ama hiçbir zaman tamamen kaybolmadı. Her zaman bir adım geride, köyün etrafında bekliyordu.
Aylin ve Cemal, korku içinde hızlı adımlarla köylerine doğru koşmaya devam ettiler. Kalp atışları hızla yükselmiş, nefesleri kesilmişti. Aylin, o korkutucu kadın figürünü, gözlerindeki derin boşluğu ve sanki her şeyi kontrol eden karanlık gücü hâlâ zihninde hissediyordu. Cemal, onun elini sıkıca tutuyordu ama arkasında karanlık ormanın derinliklerinden gelen o korkunç sesler peşlerinden gelmeye devam ediyordu.
Bir süre sonra köyün sınırlarına vardılar. Ormanın karanlık sınırından geçerken, sanki o korkutucu varlık geride kaldı. Çazi’nin soğuk bakışları, gözlerinde derinleşen boşlukları artık yoktu. Ama her ikisi de içlerinde, o varlıkla ilgili bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorlardı. Çazi, gitmişti ama bir şekilde bir başka gece tekrar dönme ihtimali vardı. Ve o zaman, belki de çok geç olacaktı.
Aylin : "Cemal… Gerçekten, Çazi’yi gördük mü? Yoksa sadece bir halüsinasyon muydu? Ama her şey o kadar gerçekti ki… Gözleri… O soğuk, boş gözler..."
Cemal : "Hayır, Aylin. Çazi gerçekti. Bu sadece bir efsane değil. O bir ruh, bir varlık, ormanın derinliklerinde yaşamını sürdüren bir şey. O her zaman köyün çevresinde bekler. İnsanları çağırır. Ama Çazi, inanmayanları seviyor. Onlar, o ruhun en kolay avı oluyorlar."
Aylin, Cemal’in söylediklerini sindirmeye çalıştı. O an, her şeyin bir tür sınır olduğunu fark etti. Bazen bir sınır vardır, onu geçtiğinizde geri dönmek imkansız hale gelir. Ve Çazi bir sınırdır. Ormanın karanlıkları, köyün sınırlarının gerisinde bir yerdedir; orayı geçerseniz, o şey size dokunur, sizi takip eder.
Ertesi gün, köyde olanlar herkesin dilindeydi. Aylin ve Cemal olan bitenden çok kormuş ve dilleri lal olmuştu. Aileleri onlara sarılmış yanlarında olduklarını, korkmamaları gerektiğini söylüyorlardı.
Büyük Baba : "Oğlum, kızım… Çazi bu köyün lanetidir. Korkmayın sakın. Cazi sizi alamadığı için bir daha karşınıza çıkamaz. Ondan sonsuza dek kurtulduk.”
Bir hafta sonra, Aylin’in aklına bir şey takıldı. O gece ormanın kenarındaki sesleri, o garip kadının sesini hala hatırlıyordu. İçinde bir şüphe vardı. Eğer Çazi gerçekten de öyle biri olsaydı, başka kimseyi de çağırabilir miydi? Ve daha da kötüsü, onu bir gün tekrar çağırabilir miydi?
Aylin "Belki Çazi benimle bir oyun oynadı. Belki de geri dönmeyecek… Ama… Eğer geri dönseydi, ne yapardım?"
O anda, bir rüzgar aniden çıktı, ağaçlar hışırdadı ve bir çığlık çok uzaktan, ama net bir şekilde kulağına çarptı. Aylin, korkuyla başını çevirdi. Sis arasında bir siluet, ağaçların arasında görünüyordu.
Ama bu sefer, Aylin ve Cemal birbirlerine sarıldılar. Her ikisi de aynı şeyi hissediyordu: Çazi gerçekten gitmişti… Fakat her zaman bir adım geride, karanlıkta, köylerinin etrafında bekliyordu. Bir gün geri dönecekti… Ama o gün, kimseye ne olacağını kimse bilmeyecekti.