O zamanlar daha küçüktüm. İlk defa tatilimizde annemin Memleketi olan Trabzon'u tercih etmiştik.Her ne kadar oraya varıncaya kadar mutsuz olup gitmek istemesem de Trabzon'u görünce doğasına,havasına,yemeklerine kısacası her şeyine hayran kalmıştım. Özellikle gittiğimiz Şalpazarı ilçesi kültürünü koruyabilmesi açısından dikkatimi çekmişti ancak sadece Cazı diye garip bir yaratıktan bahsediyorlardı. İlk başlarda bu konuda çok durmasam da kaldığımız köy evinin etrafında köylülerin fısır fısır bu konu hakkındaki konuşmalarını duydukça tatilimiz bana huzurdan çok korku vermeye başlamıştı. Duyduğuma göre alnında üçüncü gözü olan, uzun tırnaklı ,insanlara nazar ve bela bulaştıran ve Gül değnekli bir yaratıktı bu dedikleri.Her ne kadar annem ve babam korkmamam gerektiğini söylesene nafile kurt düşmüştü bir kere içime, korkmuştum onlardan başıma gelecekleri anlamış mıydım ne!Günler böylece geçerken benim korkum da ailemin tesellileri ile hafiflemişti hatta küçük bir kediyle bile arkadaş olmuştuk adını da Fındık koymuştum.Köyde fazla arkadaşlık kuramasam da fındıkla çok iyi iki arkadaş gibi olmuştuk. Her gün onu besliyor onunla ilgileniyordum.
Ancak her şey bir gün Fındık'ın boynumdaki nazar boncuklu kolyeyi koparmasıyla başladı. O gün Trabzon'dan ayrılmamıza 2 gün kalmıştı annem de artık Fındık'la ve bu güzel şehirlerle vedalaşmam gerektiğini söylüyordu. Dolayısıyla ben de hem hazırlanıp hem de bana farklı duyguları bir arada yaşam bu yerle vedalaşıyordum. İçimde mutluluğun ve hüznün fırtınaları esiyordu ama en zorlandığım kısım Fındık'la vedalaştığım kısımdı. Fakat Tam ona sarılıp onu öperken bahsettiğim gibi kolyemi kopardı.O kolyeyi beni nazardan koruması için annem aldığı için ilk başta üzüldüm ama sonra yaptırılır düşüncesiyle onu da bavuluma attım. Ondan sonra her şey normalken fındık farklı tavırlar sergilemeye ,beni tırmalamaya ,hırlamaya başlamıştı. Onun bu davranışlarına anlam veremesem de kafaya takmamıştım. Artık son günümüze geldiğimizde Fındık iyice garip davranmaya başlamış ve bu durum artık gözüme bakar hale gelmişti. Tüm bu olanları düşünmeden tatilinin son dakikalarını mutlu geçirmeye çalışıyordum fakat tam da fındık ile yalnız kaldığımız zaman karşımda üç gözlü ,çirkin korkunç ,aklı hayale sığmayacak gariplikte bir kadın belirdi .O an ne yapacağımı bilemezken buraya geldiğimden beri yaşadıklarımı birleştirince Fındık'ın aslında kedi kılığına girmiş bir cazı olduğunu , tüm bu zaman boyunca arkadaş diye bir yazı ile arkadaşlık beslediğimi ve beni baştan beni ondan koruyanın nazar boncuklu kolyem olduğunu anladım. Ben bu olayın şokunu anlatamayıp, ne yapacağımı bilemezken o yaratığın bana yaklaşmasıyla kendime geldim. Beynimde onlara dair olan en ufak bilgileri bile sıraladım ve aklıma dumandan kaçtıkları geldi.
Hemen masadan bir kibrit alıp halıyı tutuşturuverdim. Cazı gözlerimin önünde bir anda kayboluverdi. Cazıdan kurtulmuştum fakat sıra bu durumu aileme anlatmaya gelmişti.Onlara Fındık'ın bir cazı olduğunu ve halıyı ondan korunmak için yaktığımı söylesem de bana inanmayıp komşuların anlattıkları hikayelerden çok etkilendiğimi söyleyip durdular. Zaten sonra da tatilimiz bitti ve evimize döndük.Aradan yıllar geçti ama ben bu anları unutamadım.Şimdi ise bunca zaman sonra ilk kez size açıyorum içimi bana inanıyorsunuz değil mi?